Bir ılıman iklim meyve türü olan narın ana vatanı, Ortadoğu, Anadolu ve Kafkasya ile İran Körfezi arasında kalan bölge olup binlerce yıldır üretimi ve tüketimi yapılmaktadır.
Nar bitkisi, doğal olarak küçük yapılı ağaçlar olduğu için birim alana dikilen fidan sayısı ve dolayısıyla ürün miktarı fazladır. Hasat ve ilaçlaması kolay, muhafaza ve taşımaya dayanıklılığı, uzun bir dönemde pazar olanağı gibi avantajları olan bir bitkidir. Nar, Türkiye’nin hemen her bölgesinde görülür. En çok Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yetiştirilmektedir.
Nar tatlı, mayhoş ve ekşi olmak üzere 3 farklı tat değerine sahiptir. Farklı yörelerde, farklı kullanım şekilleri vardır. Nar, bitki kökünden meyve çekirdeğine kadar her yönüyle değerlendirilebilen önemli bir endüstri meyvesidir. Nar genellikle taze olarak tüketilmekte ise muhafaza süresi uzun olduğundan ( 2–3 ay ) değişik şekillerde tüketimi de yaygındır.
Demir, potasyum ve C vitamini açısından çok zengin olduğu için en ideali taze tüketilmesidir. Ekşi nar sularından, sirke ve sitrik asit elde edilmektedir. Ayrıca kaynatılıp koyulaştırılarak çorba ve salatalarda limon yerine kullanılır. Tansiyon düşürücü, ishal ve dizanteri tedavilerinde kullanılarak ferahlatıcı ve serinletici etkisi vardır. Nar kabuğunda bulunan zengin tanen, deri işleme sanayinde ve meyve sularının durulaştırılmasında, çinko zehirlenmelerinin önlenmesinde yoğun olarak kullanılır. Ayrıca nar kabuğu ve çiçeklerinden boya ve mürekkep imalinde yararlanılır. Nar çekirdekleri, pamuk tohumu ile aynı oranda yağ içermektedir. Yağ sanayinde arta kalan posa, östrojen hormonu içeren en zengin bitkidir. Bu da besin unu olarak hayvan yemlerine katılarak süt verimini arttırır.